Blogger tarafından desteklenmektedir.

Orpheus ve Eurydice'ın Hikayesi

 Orpheus, Trakya’da yaşan bir ölümlüdür. Annesi Calliope, epik şiirlerin ilham kaynağıdır. Babası ile ilgili farklı hikayeler anlatılır, Trakya Kralı ya da rüyaların tanrısı Morpheus olduğu gibi. Ailesinin bıraktığı genetik mirastan mıdır yoksa doğuştan gelen bir hediye midir bilinmez; Orpheus’un muazzam bir müzik yeteneği vardır. Gittiği her yerde lirinden dökülen notalarla ve tanrısal güzellikteki sesiyle dinleyenleri rüyalara daldırır, göz yaşlarına boğar, mutluluğu en derinlerde hissetmelerine sebep olur. Hayvanlar ve ağaçlar bile onun müziğinden etkilenir.

Belki de müziğinin verdiği huzurdan, Orpheus çok umursamaz, havai bir oğlan olarak büyür. Annesi ve çok yetenekli teyzeleri tarafından büyütülen Orpheus, bir gün Eurydice adında güzel bir kadınla tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Düğünleri masallara konu olacak kadar güzel ve mutlu geçmektedir. Orpheus bir yanda, mutluluğunu tarif edecek kelimeleri lirinden notalara dökmekte, Eurydice ise çıplak ayakla dans etmektedir.



Çıplak ayakla dans eden gelin bir yılanın üzerine basar ve yılan tarafından ısırılır. Eurydice, yere düşer ve davetliler ne olduğunu anlayana kadar ruhu ölü bedenini terk edip uzaklara doğru uçmuştur bile.

Orpheus, başa çıkılamaz bir kızgınlık içinde yas tutmaktadır. Lirini alır ve ölüler diyarına doğru emin adımlarla ilerler. Sonunda güzeller güzeli karısının tutsak tutulduğu diyarın kapısına vardığında lirini çalmaya başlar. Tüm tutkusu ve yeteneği ile lir çalarak ve şarkı söyleyerek Hades’in krallığında yürür.

Müziğinde hayatın nefesi ve umut olan Orpheus, ölülerin acılarını bir an olsun unutmalarını sağlar. Cerbarus geriye doğru uzanır ve gülümser. Tantalus bir anlığına da olsa sonsuz sussuzluğunu hissetmez; Erinyes, kırbaçların ve çivili kamçılarının yanında adını bile bilmediği duygularla donmuş bir şekilde kendini müziğe kaptırır. Lanetlenmiş olanlar bile lanetlerini unutur. Persephone’un lanetli bahçesi bile bahar gelmiş gibi çiçek açmaya başlar ve yer altının kraliçesi sessizce göz yaşlarına boğulmuştur.



Ölümün tanrısı Hades bile Orpheus’un müziğinden etkilenmiş ve müzisyenin çaresiz dileğini bir şartla kabul etmiştir. Karanlıkların tanrısı Eurydice’in Orpheus’un arkasından sessizce gitmesine izin verecektir. Ancak Opheus asla arkasını dönüp bakmamalıdır.

Şüphe içinde kıvranan Orpheus sevgilisinin elinden tutar ve dönüş yolculuğuna başlar. Müziği olmadan ölüler diyarı yeniden kasvetli ve korkutucu havasına bürünmüştür. Orpheus Ölüm Tanrısı’nın onu kandırdığından ve arkadasında kimsenin olmadığından ölesiye korkmaktadır. Sonunda ömür gibi gelen korku ve şüphe dolu yolculuklarının gün ışığıyla aydınlandığı bir anda Orpheus kontrol etmek için arkasına bakar. Bir saniyeliğine onun meleksi güzelliğini görür ve artık Eurydice yok olmuştur. Ruhu tekrar ölüler diyarının derinlerine çekilmiştir. Son söylediği şey ise “Seni seviyorum” olmuştur.


Artık dünyada Orpheus için hiç bir neşeye ve mutluluğa yer yoktur. Avutulmaz acısıyla tüm gün nehrin kenarında oturur ve elindeki tek şeyi olan müziğine sarılır. Çaldığı şarkılarının melankolisinden canavarlar, insanlar, bitkiler, böcekler ve hatta taşlar bile ağlar.

Cennet sakinleri de Orpheus’un şarkılarından ağlamaktadır. Ardından tepelerden bir grup vahşi Baküs Tanrısı havarisi iner. Sarhoş kadın ve diğer havariler şarap ve seks ile kendilerinden geçmiş haldelerdir. Kağnılara vurarak ve sarhoşluk çığlıkları atan grubun neşesi Orpheus’un müziği ile bölünür. Böylesine bir cümbüş arasında Orpheus’un yasının yeri yoktur ve havariler bir üzüntünün onların eğlencesini asla bölmelerine izin veremezler. Orpheus’u yakalayan havariler onu parçalara bölerler ve kafasını nehre atarlar. Orpheus’un hala şarkı söyleyen kafası nehirde gezerek denize ulaşır.





"Bir anlık görme isteği, sevdiği kadını delicesine görme arzusu muydu Orpheus’u arkasına döndüren. Yoksa Eurydice mi ona bakmasını istemişti Orpheus’tan? Yoksa tam da Calvino’nun dediği gibi kavuşamayınca mı aşktı? Orpheus şairlerin yolundan mı gitmeyi tercih etmişti yoksa? Yanlış cevap yok. Ama doğru cevap da yok. Çünkü saf aşkta yanlış ya da doğru yok. Son bakışa bitişen ilk bakış var yalnızca. Son ve ilk bakışın iç içeliği… Eurydice’yi kaybedeceğini bile bile ardına dönüp bakan Orpheus’un aşkını sorgulayabilir miyiz? Peki ya kazanmak için kaybetmeniz gerekiyorsa… Böyle bir durumda kazanç ve kaybın birbirinin zıttı olduğunu söylemek mümkün mü? Kutupsallık tam olarak böyle bir şey işte. Girdap aşk’ın ta kendisi. Girdabın kalbi ateşe teslim, alevler içinde…"





0 Comments :

Yorum Gönder